Dr. Nevzat BİRİŞİK
Yerkürede 8,7 milyon canlı türü olarak hep birlikte yaşıyoruz. Hayatı mümkün ve güzel kılanda bitki, insan, hayvan, böcek, mantar ve diğer canlıların bu birlikteliği. Bunca güzel renk, ses, koku ve tat işte bu birlikteliğin bir sonucu. İnsanoğlu bu canlılık âleminden bazı bitki ve hayvanları EV’ine almış, evcilleştirmiş. Bir arada yaşayarak daha güçlü olmayı ve zorlukları birlikte aşmayı başarmış. Koyun, keçi, inek, tavuk gibi köpek ve kediler de bu EV’imize aldığımız hayvanlardan. Köpeklerle neredeyse 15-20 bin yıllık bir dostluğumuz var. Dağda, kırda, bayırda birlikte gecelemiş, birlikte yürümüşüz. Gün olmuş depremde, gün olmuş selde birbirimizi kurtarmışız, zulme bir mağarada 300 yıl birlikte sabretmişiz. Canlı türleri arasında gözlenen en harika uyum ve dostluk örneklerinden biridir İnsan ile köpeğin hikâyesi. Orta Asya’nın bozkırlarından Anadolu’nun sarp dağlarına uzanan koca bir coğrafyada koyunlarından başka varlığı olmayan halklar için köpek, kurda ve hırsıza karşı dosttur, güvendir. Evdeki çuval hırsızı ve hastalık taşıyıcısı olan fareye karşı ise diğer dostumuz ise kedidir. Bu binlerce yıllık dostlukta herkes kendi rolünü oynamış, görevini yapmış. Köy yaşamında herkesin rolü ve yeri belliydi, adı vardı, sahibi ve bir geleceği vardı bu dostların.
İnsanlık endüstri devriminin etkisi ile makinalaşıp şehirleşince, bu binlerce yıllık dostluk ve düzen bozuldu. Merada koyun, ambarda fare kalmayınca, insanlar köyleri terk edilip plazalarda yaşamaya başlayınca bu dostlarımızla ilişkimiz de bir yol ayrımına geldi. Şehirlerimiz büyüyüp apartmanlarımız yükselince onları çocuklarımıza arkadaş, yaşlılarımıza dost, yalnızlarımıza bir nefes olarak görmeye başladık. Binlerce yılda bizimle birlikte “kendisi kalarak” yaşamaya alışmış bu dostlarımızı bizim gibi dört duvar arasında yaşamaya yani “insan gibi davranmaya” mahkûm ettik. Bu arada hayatımızı kolaylaştıran bu dostlarımızın yerine her gün yeni makinalar ve icatlar geliştirmeye de devam ettik. Şehirlerimiz büyütürken evlerimiz donatırken onların ihtiyaçlarını ve geleceklerini düşünmedik. Onlar da halen “kendisi olarak” kalmaya ve “neyse o olarak” yaşamaya devam etti.
Bazılarımız halen onlara evlerinde, bahçelerinde, kulübelerinde bakıyor, uçakla seyahate götürüyor, ancak buna herkesin gücü ve bazen de sabrı yetmiyor. Şehir hayatı insana bile ağır geldiğinden, birçok insan şehrin sokaklarına düşüp evsiz ve sahipsiz kalırken sıra kadim dostumuz olan köpeklere ve kedilere geldi. Hayvanlar normalde insanlara bağımlı olmadan tabiatta dilediklerince yaşıyor ve kendi besin zincirlerinde bir denge buluyorken, metropollerin sokaklarında aç, susuz ve sahipsiz kaldılar. Özellikle yaban hayatından kopan köpekler ne şehirden gidebiliyor, ne de insanlarla şehirde kalabiliyor artık. Şehir hayatında “insan insana bir tehdit iken” sahipsiz, aç, korumasız kalan bu canlar farkında olmadan kadim insan dostlarına “sokaklarda tehdit” olmaya başladı. Açlık ve susuzluk hiçbir canlının kaldıracağı bir hal değilken, şehirde sayıları beş milyonu aşan köpekler her yıl binden fazla kazaya ve onlarca ölüme sebep oluyor ve elli kadar zoonoz hastalığı şehirlerde yaymaya devam ediyor.
Yiyecek bir şeyler bulmak için her sokağı, her çöpü gezen, bazen aç bazen tok olan, kimi kimsesi kalmayan bu dostlar plansız besleme ve kontrolsüz üreme sonucu tanımsız, kontrolsüz gruplar oluşturdu. Bazen hiç olmaması gereken hastane koridorunda su arıyor, bazen bir kuru ekmek niyetiyle bir yaşlıya saldırıyor bazen de sürü içgüdüsüyle bir çocuğa veya kendi cinsinden bir hayvana saldırıyor. Sokaklarda ve kırlarda sahipsiz kalan, her geçen gün daha da hırçınlaşan bu kadim dostlar giderek bir medeniyet, sağlık ve güvenlik sorunu olmaya başladı maalesef.
Şimdi bu kadim dostluğun gereğini yapmak zamanı. Eskiden olduğu gibi her bir dostun sahibi bir insan olsun, sahipsiz hiçbir köpek kalmasın. Bu dostluğun hukukunu bilmeyenlere veya taşımayacak olanlara hiç kimse emanet edilmesin. Sahibi olmayanları ise dostlarımıza ve bize yakışacak şekilde ağırlayacak yerler yurtlar yapalım. Kontrolsüz üreyip çoğalmaları sonucu sokaklarda başıboş aç susuz gezerek biz kadim insan dostlarına ya da birbirlerine zarar vermelerini engelleyelim. Hastalanmış, yaşlanmış veya suça bulaşanlara adil ve acısız bir veda hazırlayalım. İnsanın ATLAR ile dostluğu nasıl yönetiliyorsa öyle yönetelim bu işi.
Unutmayalım ki şehirlerin sokakları ne insana nede bu dostlarımıza yakışan bir yaşam alanıdır. Dost kalmak için dostluğumuzun gereğini yapalım. Dostluğumuz bu kavşağındaki çözüme insanların kendi arasındaki nifakı sokmayalım. Köpeklere olan sevgisi, insanlara olan nefretinden daha az olan “köpek istismarcılarının” adil bir çözüme engel olmasına izin vermeyelim. İnsan ve diğer canlıların yaşamındaki sıkıntılara karşı “vicdanını kaybedenlerin” maliyet, ekonomi gibi gerekçe ve propagandasına gelmeden dostluğumuza yakışacak akılcı ve uygulanabilir her çözüme destek olalım.